0874 415019
Via Monforte, 4, 86100 Campobasso CB

info@caseificiomonforte.it

Via Monforte, 4, 86100 Campobasso CB

0874 415019

türkiye’de kumar yargı yetkisi hangisi 2

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Konsolide metin

Bilirkişi raporuna karşı itiraz Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Ayrılma akçesinin ödenmesine ilişkin kanunda bir düzenleme bulunmamakla birlikte, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 531’de “…davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değeri ödenir…” ifadesi yer almaktadır. Kanunun ilgili maddesinde açıkça bir tarihin olmaması sebebiyle karar tarihine en yakın tarih olarak kararın kesinleştiği tarihin esas alınacağını belirtmek mümkündür. Bir suçtan yargılanan veya mahkum edilen insanı rahatsız eden önemli bir konu da, yalnızca cezalandırılmaktan duyduğu endişe değil, aynı zamanda sabıkalı hale gelmesi ve hakkında adli sicile kayıt düşülmesidir. Anayasa Mahkemesi’nin en bilinen görevi, kanunların Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan iptal başvurularını incelemektir. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği, 23 Eylül 2012 tarihinden sonra kesinleşen işlem, eylem ve kararlara karşı bireysel başvuru yolunu açmıştır. CMK m.134 uyarınca bilişim cihazlarında yapılan arama, kopyalama ve elkoyma sırasında, tedbire konu suçla ilgili olmayan, fakat bir başka suçun konusunu teşkil edebilecek bilgi, belge veya verilerin varlığı tespit edildiğinde, bu noktada CMK m.138/1’in tatbiki gündeme gelecektir. “Tesadüfen elde edilen deliller” başlıklı CMK m.138/1’e göre, “Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum cumhuriyet savcılığına derhal bildirilir”.

Bu yazıda; ceset bulunamadığında sanığın kasten insan öldürme suçunu işlediğinden bahisle mahkumiyetine karar verilmesi mümkün mü değil mi, mümkünse bunun şartlarının neler olduğu incelenecektir. Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere adresine gönderebilirler. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur. Ceza davası yargılaması neticesinde verilen aşağıdaki kararlarla ilgili istinaf yoluna gidilemez, bu kararlar kesin hüküm niteliğindedir. Bu Anayasa, halkoylaması sonucu kabul edilip Resmi Gazetede yayımlanması ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olur ve aşağıda gösterilen istisnalar ile bu istisnaların yürürlüğe girmesine ait hükümler dışında bütünüyle yürürlüğe girer.

Bir kişi bu hüküm kapsamına giren bir suç işlediğinde, memuriyete alınmayacağı gibi, memursa memuriyette kalma sıfatını da kaybedecektir. Bunun yegane istisnası 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun m.13/A’da düzenlenen yasak hakların iadesi olarak gösterilse de, uygulamada idari yargının güncel kararlarında yasaklanmış hakların geri alınmasının memuriyet engelini kaldırmadığı kabul edilmektedir ki, bu tür görüş ve kararlar hatalıdır. Bu yazımızda; ceza muhakemesi sürecinde, kovuşturma aşamasında duruşmada suçun hukuki niteliğinin değişmesi sebebiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. Fıkrasında düzenlenen ek savunma hakkının etkin kullanılabilmesi bakımından Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanan iddianamede, sevk maddesi olarak gösterilen suçtan daha az cezayı gerektirdiği hallerde, sanığa ek savunma hakkının verilmesinin gerekip gerekmediği kaleme alınmıştır. Bu nedenle, ceza muhakemesinde maddi hakikate ve adalete ulaşabilmek için hukuk kurallarının öngördüğü çerçevede temel hak ve hürriyetlerde özlerinin zedelenmemesi suretiyle bazı kısıtlamalara gidilebilir. Ceza yargılamasında, suçlunun cezalandırılması kadar, masum kişiler ile temel hak ve özgürlüklerin korunması da önemlidir.

Diğer taraftan, aranan tüm şartları sağlayan işletmeler, daha sonradan bu niteliklerini kaybedebilirler. Bu işletmeler hakkında daha sonradan denetim yapılarak, mevzuata uygun olmayan unsurlar ve eksikliklerin tespit edilmesi de mümkündür. Bu durumda, işyeri sahibine, işyerinde tespit edilen bu eksikliklerin ve hataların giderilmesi için bir defaya özgü olmak üzere on beş günlük süre verilir. Bu süre içinde eksiklik ve hatalar giderilmezse, ruhsat iptal edilerek işyeri kapatılır. I- Müddetnamenin Düzenlenmesi5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 20. Fıkrasına göre; kesinleşmiş mahkumiyet kararının infazı için ceza infaz kurumuna alınan hükümlüye, cumhuriyet başsavcılığı tarafından düzenlenen, hükümlünün ceza infaz kurumuna alındığı ve salıverileceği tarih ile ceza süresini ve cezanın hangi hükme ilişkin bulunduğunu belirten bir belge verilecektir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun kabul edilmesi ile birlikte Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3/1-d maddesinde “kişisel veri” tanımı öngörülmüştür. Hükme göre; kişisel veri kimliği belli veya belirlenebilir gerçek kişiye ait her türlü bilgidir. Hükmün gerekçesinde; “Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade etmektedir. Bu bağlamda sadece bireyin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi onun kesin teşhisini sağlayan bilgiler değil, aynı zamanda kişinin fiziki, ailevi, ekonomik, sosyal ve sair özelliklerine ilişkin bilgiler de kişisel veridir.

Aşağıda, Altılı Masa olarak bilinen ve altı siyasi partiden oluşan siyasi partilerin birlikte yaptığı çalışmalar sonucunda hazırlayıp kamuoyuna sunduğu bir kısım değişiklik önerilerine yer verilecektir. Altılı Masa, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem olarak adlandırdığı ve Başkanlık sisteminden ayrılmak suretiyle demokrasinin ve hukukun güçlendirileceğine dair ortak önerilerinin hayata geçebilmesi için yeni bir Anayasa yerine Anayasanın 175. Maddesi uyarınca yapılacak kapsamlı değişikliklerin yeterli olacağını düşünmektedir. Yargı Paketiyle, çeşitli kanunlarda önemli değişiklikler yapılması amaçlanmaktadır. Bu çalışmada; özellikle sayılı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu, 6102 sayılı Ticaret Kanunu, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ve 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nda yapılan önemli değişiklilerin belirtilmesi ve bazı sorunlu konuların ortaya koyulması amaçlanmıştır. “Duruşma Tutanağı” başlığı altında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.219 ila 222’de düzenlenen, kovuşturma aşamasının duruşmada yapılan işlemler ve söylenenler açısından en önemli vesikası duruşma tutanağıdır. Duruşmada yapılan işlemlerin mahkeme başkanı veya hakimi tarafından yeminli zabıt katibi tarafından bir teknik aygıta yazılmak suretiyle hazırlanan ve resmi belge niteliği taşıyan, mahkeme başkanı veya hakimi ile hazırlayan zabıt katibi tarafından imzalanan, duruşmanın nasıl yapıldığını gösteren belgeye duruşma tutanağı denir. Bu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası ve esas hakkındaki mütalaa verildikten sonra, yeniden esas hakkında mütalaa verilip verilemeyeceğine ilişkparibahis. Bu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklama kararının yüze karşı okunması, yani tefhim suretiyle kararın öğrenilmesi, gıyapta ve tebliğ suretiyle tutuklama kararının verilip verilemeyeceği ele alınacaktır. İşbu yazımızda, Türk Ceza Kanunu m.54’de düzenlenen eşya müsaderesi ile suça konu eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiler tarafından elde edilmesi dahil bazı sorunlar incelenip değerlendirilecektir. Yeri geldikçe kazanç müsaderesini tanımlayan TCK m.55’e de değinilecektir. Bu yazımızda; 7394 Sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, 213 sayılı Vergi Usul Kanun’u m.359/b uyarınca sahte belge düzenlemek ve sahte belge kullanmak suçları yönünden etkisi ve bu çerçevede uyarlama yargılaması ele alınmıştır.

Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz. Başkan, iki asıl ve bir yedek üye ile Cumhuriyet başsavcısı, birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve Cumhuriyet savcıları arasından; Cumhuriyet savcıları ise, diğer Cumhuriyet savcıları arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca özel kanununda gösterilen usule göre dört yıl için atanırlar; süresi bitenler yeniden atanabilirler. Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur. Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinden önce, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları çekilir. Seçimin başlangıç tarihinden üç gün önce; seçim dönemi bitmeden seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde ise, bu karardan başlayarak beş gün içinde, bu bakanlıklara Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar Başbakanca atanır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler. Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir. Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir. Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir. Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.

Bölge adliye mahkemesinin gerçekleştirdiği inceleme, hem maddi ve hem de hukuki denetimi kapsamakta iken, Yargıtay incelemesi yalnızca hukuki denetimi kapsamaktadır. Bekçilerin görev ve yetkileri 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nda düzenlenmektedir. Bu Kanunda; bekçi adaylarında aranacak şartlar, sınav, atama ve adaylık süreci, bekçilerin görev ve yetkiler ile başka görevde çalıştırma yasağı ile çalışma saatleri gibi çeşitli hükümler yer almaktadır. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesinde düzenlenmiş olup, üç fıkradan oluşan bu hükmün her fıkrasının uygulama alanı farklılık göstermektedir. Maddenin ilk fıkrasında tahrik, diğer iki fıkrasında aşağılama fiillerine yer verilmiştir. Maddesine göre; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir”. Türk Ceza Hukuku’nda kusur, kasttan ve taksirden doğan sübjektif sorumluluktur. Suçun manevi unsuru denildiğinde, kişi ile işlediği fiil arasındaki manevi bağ anlaşılmaktadır . Tipikliğin yalnızca objektif değil, sübjektif unsurlarının da gerçekleşmesi halinde, fiil sübjektif olarak da faile isnat edilebileceğinden, tipik haksızlığın tüm unsurları bakımından failin, kasten veya en azından taksirle hareket ettiğinin tespit edilmesi gerekmektedir .

İnternet üzerinden yapılan yayınların düzenlenmesi, hukuka aykırı içeriklerin kaldırılması ve internet sitelerine erişimin engellenmesine dair temel kurallar 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” ile düzenlenmiştir. (2) Bu Yönetmelikte yer almasa dahi İş Kanununun yönetim hakkı kapsamında işverene verdiği yetkileri kullanmak Yüksek Kurum ve Kurumların takdirindedir. 4857 sayılı İş Kanununun işverene açıkça verdiği bir yetkinin, bu Yönetmelikte yer almadığı gerekçesiyle kullanılamayacağı iddia edilemez. MADDE 15- (1) Bu Yönetmelik Kurum yasal internet sitesinde ilan edilir ve tüm işçilere tebliğ edilerek duyurulur. Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren çalışmakta olan ve işe giren her işçi bu Yönetmelik hükümlerini peşinen kabul etmiş sayılır. İnternet sitemizi kullanmanız dolayısıyla, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) başta olmak üzere yürürlükteki mevzuat kapsamında birtakım verilerinizin toplanması, saklanması, işlenmesi, aktarılması ve KVKK kapsamına dahil başkaca işlemlerin detayı ve amacı hakkında, veri sorumlusu olarak sizleri bilgilendirmek isteriz. Bu internet sitesinde yer alan tüm bilgiler ve logoya ilişkin tüm fikri mülkiyet hakları Kulaçoğlu Hukuk Bürosu’na aittir. İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden yararlandıklarından idari işlemlere karşı dava açılması idari işlemlerinin yürütmesini durdurmaz. Ancak açılacak iptal davasında yürütmenin durdurulması kararı verilirse bu durumda işyeri dava sürerken de faaliyetlerine devam edebilir. Bu durumda kararın tebliği tarihinden itibaren 30 gün içerisinde idareye başvuru hakkı bulunmakla birlikte idareye başvuru yapmak dava açmak için bir ön koşul niteliğinde değildir.

TCK m.67’de gösterilen sebepler gerçekleştiğinde, ya durma sebebi ortadan kalktıktan sonra dava zamanaşımı kaldığı yerden işlemeye devam eder ya da en fazla dava zamanaşımı süresinin yarısı kadar olmak üzere kesilme sebebiyle tekrar başlayan zamanaşımı uzar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen iddianameyle; Halkların Demokratik Partisi hakkında Anayasa Mahkemesi’nde temelli kapatılma davası açılması sonrası, kapatma kararı verilmesi halinde, söz, faaliyet ve eylemleri ile partinin kapanmasına sebebiyet veren ve kapatma kararıyla birlikte siyasi yasak alan milletvekillerinin hukuki durumunun ne olacağı sorusu gündeme geldi. Bu meseleye cevap bulmak amacıyla yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; kapatma davasında, hakkında siyasi yasak istenen ve kapatma kararı çıkması durumunda beyan, faaliyet ve eylemleriyle partinin Anayasaya aykırı eylemlerin odağı haline gelmesine, kapatılmasına sebebiyet veren milletvekillerinin bu görevlerinin devam edip etmeyeceğidir. Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesi sürecinde kovuşturma aşamasına geçildikten sonra duruşmada, suçun hukuki niteliğinin değişmesi sebebiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. Maddesinde düzenlenen ek savunma hakkının sanık tarafından kullanılmaması halinde ceza davasının sona erdirilip erdirilemeyeceğine ilişkindir. “Adil/Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/1’de; “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir”. Maddenin düzenlendiği, ancak bu maddenin 5237 sayılı Kanunun lehe hükümlerinin tatbiki ile sınırlama uygulanabileceği, nitekim bu hususun 5252 sayılı Kanunun 1. Maddelerinde belirtildiği, 5237 sayılı Kanunun “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. Maddesi atfı ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” başlıklı 359.

Lascia un commento

Il tuo indirizzo email non sarà pubblicato. I campi obbligatori sono contrassegnati *